İçerik
Türkiye’nin coğrafi konumu, deprem riskini daimi bir gerçeklik haline getirmektedir. Son yıllardaki sarsıntılar, mevcut yapı envanterimizin sismik performansındaki kritik eksiklikleri gözler önüne serdi. Bu bağlamda, yapısal performans değerlendirme raporları ve deprem direnci analizleri, sadece mevzuata uyumun ötesinde, ulusal güvenlik ve sürdürülebilirlik açısından stratejik öneme sahiptir. Bu analizler, gerek bireysel mülk sahipleri gerekse kamu sektörü için, mevcut bir binanın deprem kuvvetleri altındaki davranışını bilimsel metodoloji ile ortaya koyar. Elde edilen detaylı veriler, afet riskini azaltma, yapısal güçlendirme veya yeniden inşa gibi hayati kararları destekleyerek, olası bir depremde can ve mal kayıplarının önüne geçmek için somut bir yol haritası sunar. Bu yazımızda, yapısal deprem performans raporunun teknik boyutlarını, elde edilme süreçlerini, uygulanan mühendislik analizlerini ve riskli yapı durumunda izlenecek adımları derinlemesine inceleyeceğiz.
Yapısal performans değerlendirme raporu, mevcut bir yapının beklenen deprem etkisi altında göstereceği davranışsal tepkileri ve dayanım kapasitesini simüle eden kapsamlı bir mühendislik çalışmasıdır. Bu rapor, halk arasında “depreme dayanıklılık raporu” olarak da anılsa da, aslında çok daha detaylı ve kantitatif bir sismik analiz sürecini ifade eder. Değerlendirme, yürürlükteki Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018) başta olmak üzere ilgili standartlara uygun olarak yapılır. Bina, taşıyıcı sistem elemanları (kolonlar, kirişler, perdeler, döşemeler), zemin-yapı etkileşimi, malzeme mühendisliği özellikleri ve geometrik düzensizlikler dikkate alınarak detaylıca modellenir.
Bu analizlerin nihai amacı, binanın olası bir depremde hangi hasar seviyesinde kalacağını öngörmektir. TBDY 2018‘e göre belirlenen performans hedefleri; “can güvenliğinin sağlanması”, “göçmenin önlenmesi”, “kontrollü hasar”, “sınırlı hasar” veya “kesintisiz kullanım” gibi kriterlerle ifade edilir. Özellikle, halihazırda kullanımda olan yapıların yıkılma eşiği ve güçlendirme gereksinimi, bu raporlar sayesinde bilimsel verilerle tespit edilir. Örneğin, 1999 Gölcük Depremi sonrası yapılan birçok çalışmada, eski yönetmeliklere göre inşa edilmiş yapıların sismik performanslarının yetersiz kaldığı, bu tür raporların ne denli kritik veriler sağlayabileceği ortaya konmuştur.
Türkiye’de yapıların deprem dayanımının değerlendirilmesinde temel referans, TBDY 2018‘dir. Bu yönetmelik, hem yeni yapıların sismik tasarımına hem de mevcut binaların performans analizine dair detaylı teknik spesifikasyonlar sunar. Yapısal performans analizleri, binanın taşıyıcı sisteminin sayısal modellenmesini, yerinde malzeme testlerini (karot basınç dayanımı, donatı sıyırma/tespiti), zemin etüdü parametrelerinin entegrasyonunu ve doğrusal olmayan (non-lineer) analiz yöntemleriyle detaylı hesaplamaları içerir. Bu sayede, bir yapının deprem direnci seviyesi, sadece görsel incelemelere değil, kantitatif verilere, yapısal analiz sonuçlarına ve mühendislik prensiplerine dayalı olarak belirlenir. Oluşturulan yapısal deprem performans raporu, binanın mevcut durumdaki sismik güvenliğini ortaya koyarken, aynı zamanda gerekli güçlendirme projelerinin veya kentsel dönüşüm kararlarının bilimsel temelini oluşturur.
Bir yapının deprem güvenliğini belgeleyen yapısal performans raporu, uzman inşaat mühendisliği ofisleri tarafından yürütülen çok aşamalı ve teknik bir süreçtir. Bu süreç, yasal mevzuata ve mühendislik disiplininin gerektirdiği standartlara tam uyumlu olmalıdır:
Deprem performans raporu süreci, Serbest İnşaat Mühendisliği (SİM) belgesine ve İşyeri Tescil Belgesi (İTB)‘ne sahip yetkin mühendislik firmasına başvuru ile başlar. Teknik değerlendirme için, yapının onaylı mimari ve statik betonarme projelerinin ilgili belediyeden temini esastır. Projeler mevcut değilse, yerinde statik röleve çalışması yapılarak bina röleve projeleri oluşturulur.
Bu aşama, binanın mevcut durumunu teknik veri ile belgelemek için kritik öneme sahiptir:
Toplanan tüm saha verileri (röleve, malzeme testleri, zemin bilgileri) dijital ortama aktarılarak mühendislik analiz yazılımları (ETABS, SAP2000, Sta4CAD vb.) ile binanın üç boyutlu yapısal modeli oluşturulur. TBDY 2018 kapsamında deprem etkileri yapıya uygulanır. Analiz yöntemi (doğrusal elastik, doğrusal olmayan artımsal itme analizi (pushover), zaman tanım alanında analiz (time history)), binanın özelliklerine göre seçilir. Analiz sonucunda, taşıyıcı sistem elemanlarının dayanım ve şekil değiştirme kapasiteleri, plastik mafsal oluşumları, kesme kuvveti ve yer değiştirme sınırları değerlendirilerek binanın deprem performans seviyesi (Kesintisiz Kullanım, Sınırlı Hasar, Kontrollü Hasar, Göçmenin Önlenmesi, Göçme) belirlenir. Özellikle “kontrollü hasar” seviyesinin altındaki yapılar, riskli yapı olarak tanımlanır ve güçlendirme veya yeniden yapım önerileri gündeme gelir.
Sürecin son aşaması, tüm teknik çalışmaların bilimsel ve yasalara uygun bir şekilde yazılı deprem performans raporu haline getirilmesidir. Bu belge, binanın mevcut deprem güvenliği durumunu belgeleyen, karar süreçlerini yönlendiren ve yasal geçerliliği olan resmi bir dokümandır. Rapor, TBDY 2018 hükümlerine uygun olarak; genel bilgiler, mevcut durum incelemesi, malzeme test sonuçları, analiz yöntemi ve parametreleri, yapısal performans değerlendirmesi, performans seviyesi tespiti ile genel teknik sonuç ve önerileri içerir. Rapor, yapı sahibinin talebi doğrultusunda belediyeler veya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlükleri gibi resmi makamlara sunulur. Onay süreci, kurumun iç prosedürlerine göre ilerler ve raporun onaylanması halinde kullanım izni, yapı kayıt belgesi iptali, güçlendirme projesi hazırlama zorunluluğu veya kentsel dönüşüm başvuru süreci gibi sonuçlar doğurabilir. Raporun yasal geçerlilik kazanması için, yapı sahibinin onayı veya ilgili idarelerin yazılı talebi ile paylaşılması esastır.
Genel bir zorunluluk olmamakla birlikte, işyeri açma ruhsatı, iskân başvurusu, yapı kullanım amacı değişiklikleri, yapı kayıt belgesi işlemleri ve kentsel dönüşüm süreçleri gibi resmi işlemlerde veya şikayetler üzerine talep edilebilir.
Binanın boyutları, taşıyıcı sistem karmaşıklığı ve analiz detayına göre ortalama 2 ila 4 hafta arasında tamamlanmaktadır.
Maliyet; binanın kat sayısı, alanı, yapısal karmaşıklığı, kullanılan analiz yöntemi ve gerekli saha testlerinin (karot, donatı tespiti, temel incelemesi, zemin etüdü) kapsamına göre değişkenlik gösterir. (Çelik Malzemesinin Avantajları ve Dezavantajları)
Yalnızca Serbest İnşaat Mühendisliği (SİM) ve İşyeri Tescil Belgesi (İTB)‘ne sahip yetkili İnşaat Mühendisliği ofisleri hazırlayabilir. Saha testleri, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından lisanslı laboratuvarlarca yapılmalıdır.
Mevcut yapıda değişiklik, kat ilavesi veya fonksiyon değişikliği gibi durumlarda, ruhsat başvurusu öncesinde yapının deprem yönetmeliğine uygunluğunun belgelenmesi genellikle ön koşuldur.
Tüm analiz ve değerlendirmeler, 2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018) hükümlerine göre yapılır.
2022 Doğrudan Temin Limiti - Eşik Değerleri Büyükşehir Belediyesi Sınırlarında ve diğer bölgelerde farklı olmak…
Beton m3 ağırlıkları; beton türü ve içerisinde barındırdığı malzemelere bağlı olarak değişmektedir. Donatılı, donatısı, hafif…
İnşaat Kontrol Mühendisi Nedir? Ne İş Yapar? İnşaat projelerinde saha/kontrol mühendisi; şantiye şefi sorumluluğunda çalışan,…
Avrupa şartnamesine (EN 12597) göre bitüm, ham petrolden elde edilen, doğal asfaltta bulunan, ortam sıcaklıklarında…
Kerpiç Nedir? Geleneksel bir malzeme olan kerpiç, toprak ve saman karışımının su ile yoğrulup ahşap…
Çelik alaşımını oluşturan bileşenler çevresel etkenler sebebiyle korozyon oluşumuna maruz kalmakta bu da çelik elemanların…